"İş Dünyasının Geleceğinde Teknoloji Ve Bilişim Tabanlı İnsan Gücü" her geçen gün daha bir önem kazanıyor. Yaşadıklarımız bize hızla gelen bir değişim ve uyum sürecinin sinyallerini vermektedir. Bu yazımız ile bu değişim ve uyum sürecinde bizleri nelerin beklediği ve neler yapmalıyız konularında farkındalık yaratmak istedik.
Dünyamız çok hızlı bir biçimde değişiyor. Ülkeler, coğrafyalar, çevre, üretim modelleri, bireyler ve sektörler bu değişime uyum sağlamaya çalışıyor. Bu değişimlere paralel, çalışma hayatımız da hızla evrimleşiyor. Dünyadaki iş tanımları ve meslekler, yeni döneme ayak uydurmaya çalışıyor. Bunun sonucunda bazı mesleklerin ortadan kalkacağı, değişimi sağlayamayan mesleklerin yerlerine yenilerinin geleceği öngörülüyor.
Özellikle dokunarak yapılan meslekler başta olmak üzere, algoritması basit yani yapılması kolay, yapay zekaya entegrasyonu sorunsuz olan kargo, tamir bakım servisleri, montaj üretim sektörleri, madencilik gibi iş ve meslek alanları hızla yerlerini teknoloji ve bilişim tabanlı yapay zekâ uygulamalarına bırakmaya başladırlar.
Teknoloji, dahil olduğu her alanda hayatımızı derinden etkilemeye başladı. Bu etkiler iş hayatında hem bireyleri hem de meslekleri dönüştürüyor. Akıllı makinelerin, çalışanların yerini alacağından endişe edilse de değişimin yeni kapılar ve fırsatlar açacağı da çok net bir şekilde kendini göstermektedir.
Hızla değişen bu dünyada eleştirel düşünme, problem çözme, iletişim iş birliği, yaratıcılık ve inovasyon, bilgi okur yazarlığı, dijital medya okur yazarlığı bunun yanında çevre bilinci, duygusal zekâ, sosyal zekâ gibi yetenek ve bilgilerimizi geliştirmeliyiz. Aksi durumda değişime uyum sağlamada çok büyük zorluklar yaşayacağız.
“ Teknoloji ve yapay zekâ, işimizi elimizden alacak! ”, “ Gelecekte birçok işi robotlar yapacak. ” Bu ve benzeri söylemleri yakın zamanlarda duymuşsunuzdur. Teknolojinin gelişimi ile bazı meslek gruplarının işlevini kaybedeceği gerçek olsa da benzeri süreçler önceki endüstri devrimlerinde de meydana gelmiş, makineli tarıma geçildiğinde birçok tarım üreticisi aynı düşünceleri seslendirmiş ve aynı duyguları hissetmiştir. Teknoloji ve bilişim tabanlı yapay zekanın, “üstünlüğü ele geçirmek”, “işlerimizi elimizden almak”, “gelecek yaşantımızı olumsuz etkilemek” gibi bir amacı olmadığını, tecrübelerimiz bize öğretmektedir.
Aksine günümüzde insan sağlığını olumsuz etkileyen birçok tehlikeli ve riskli iş alanlarında devreye girerek iş kazalarının, meslek hastalıklarının ve can kayıplarının azaltılması konularında ciddi bir destek sağladıklarını da gözlemlemekteyiz. Bugün otomotiv üretim tesislerinde kaynak, metal montaj, boya gibi işlerde robotik sistemler üretim yapmaktadır.Teknoloji ve bilişim, bizlere iş dünyasının geleceğinde, yaptığımız işlerde yardımcı olmak, iş yapma şekillerimizi geliştirmek, öğrenme tekniklerini modellemek gibi birçok konuda yol gösterici olacaktır.
Yoğun dijitalleşme süreci pek çok uzman ve iş dünyasının önde gelen isimleri tarafından büyük bir fırsat olarak değerlendiriliyor. Yapay zekâ teknolojisinin önümüzdeki 5-10 yıl içinde küresel ekonomik büyümenin pek çok farklı alanda milyonlarca insana yeni iş alanları yaratması bekleniyor. Dünya Ekonomi Forumu’nun 2018 yılında yayınladığı ‘Geleceğin Meslekleri’ raporunda özellikle dört temel teknolojik gelişmenin yani yüksek hızlı mobil internet (5G), yapay zekâ, büyük veri analitiği ve bulut bilişim teknolojilerinin yakın gelecekte küresel büyümeyi hızlandıracağı dile getiriliyor.
Ancak geride bıraktığımız 10 yılda dijital dönüşümden bahsedince aklımıza ilk gelen şey endişeydi. Temel olarak yapay zekâ, makineleşme, robotik ve otomasyon sistemlerinin mesleklerde ve işgücünde yaşatabileceği olası iş kayıpları bu endişelerimizi oluşturuyordu. “Geleceğin Meslekleri” raporu da yeni nesil teknolojilerin 2022 itibarıyla 75 milyon insanı işinden edeceğini vurguluyor ama tüm bu dönüşümün, 133 milyon insana yeni iş alanı açacağını da iddia ediyor.
Bu noktada pek çok danışmanlık şirketi, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler geleceğin mesleklerine ve teknolojinin ortaya çıkarabileceği olası iş kayıplarına yönelik raporlar hazırlayıp yayınlıyor. Ne var ki bu raporlar çoğu zaman siyahla beyaz gibi birbiriyle çelişiyor. Tıpkı dünyanın iki ilham veren iş insanı Elon Musk ve Jack Ma gibi.
Tesla Motors ve SpaceX gibi kendi sektörlerine liderlik eden şirketlerin kurucusu Elon Musk, yapay zekanın ve genel olarak yeni nesil teknolojilerin önümüzdeki dönemde meslekleri anlamsız hale getireceğini iddia ederken, Çinli e-ticaret devi Alibaba’nın kurucusu Jack Ma, yapay zekâ teknolojisinin potansiyeline ve yaratacağı fırsatlara çok daha iyimser ve umutla bakıyor. İki isim Şangay’da düzenlenen ‘Dünya Yapay Zekâ Konferansı’nda birlikte sahneye çıkmış ve teknoloji ve insan ilişkisine dair düşüncelerini ve öngörülerini paylaşmışlardı.
Elon Musk yapay zekanın kapasitesinin hafife alındığını ve yakın gelecekte her alanda insanları silip süpüreceğini iddia etse de Jack Ma tartışmaya çok farklı yaklaşıyor. İnsanın kendisinden daha zeki bir şey yaratmasının mümkün olmadığını iddia eden Ma, ‘Akıllı’ olmanın bilgiyle, zeki olmanın ise deneyimle alakalı olduğunu belirtiyor. Yapay zekanın insanların çalışma saatlerini esneteceğini iddia eden Ma, çalışanların çok daha mutlu olacağı bir gelecek vizyonu çiziyor.
Dünya Bankası Baş Ekonomisti Koujianou Goldberg de bir televizyon kanalına verdiği röportajda geleceğe yönelik işsizlik endişelerinin yersiz olduğunu ifade ederken şöyle diyordu: “Bu dördüncü sanayi devrimi. Daha önce üç tane geçirdik ve hepsinde ayakta kalmayı başardık. Makinelerin insanları tamamen elimine etmesi mümkün değil, önünde sonunda duruma adapte oluyoruz.”
Her ne kadar sürekli olarak teknolojik gelişmelerden, otomasyondan, dijitalleşmeden, yapay zekadan makinaların öğrenmesinden ve robotik sistemlerden bahsediyor olsak da iş gücünü geleceğe hazırlarken bu dönüşümün odak noktasının teknoloji değil insan ve insani değerlerin önemi olduğunu, duygusal zekanın iş dünyasında gelişmeye ışık tuttuğunu unutmamak lazım. Bu süreç bir kültür, değişim ve adaptasyon meselesidir. Bireysel, kurumsal ve hatta toplumsal kültürün değişimi. Bu süreçler de teknolojinin bir amaç değil, araç olduğunu, çevre bilinci, duygusal zekâ, sosyal zekâ gibi yetenek ve bilgilerimizin bizler için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Geleceğe yönelik meslek planlaması yaparken; ilgimizi çeken, her zaman yapmaktan heyecan duyacağımız bir uzmanlık alanı seçmek önemlidir. Ancak teknolojinin, trendlerin, alışkanlıkların hızla değiştiği böyle bir dönemde geleceğe biraz daha geniş bir perspektiften bakmak gerekiyor çünkü tek bir konunun uzmanı olmanın pek de işe yaramayacağı bir döneme giriyoruz.
Akıllı makinelerin çalışanların yerini alacağından endişe edilse de değişimin yeni kapılar ve fırsatlar açacağı da kesinlik göstermektedir. İş dünyasının geleceğinde işe alınma kriterleri de artık şu şekilde sıralanacak:
Problem Çözebilme
Eleştirel Düşünebilme
Yaratıcılık
İnsan Kaynağı Yönetimi
Çevresiyle Koordinasyon Kurabilme
Duygusal Zekâ
Değerlendirme ve Karar Verme
Bilişsel Esneklik
Takım Arkadaşlarıyla Birlikte Çalışabilme
Teknoloji Hakkında Stratejik Düşünebilme
Kendi Fikirlerini Geliştirebilen ve Uygulayabilme
Hem Bilişim Hem de İşletme Bilimi Arasında Köprü Kurabilme
Ayrıntıları ve Büyük Resmi Görebilme
Zaman ve Kaynakları İyi Yönetebilme
Kusursuz İletişim Kurabilme
Böyle kaygan bir zemine sahip bir döneme girerken şu meslekler ön plana çıkacak, bu alanlara yatırım yapın demek de son derece anlamsız hale geliyor. Unutulmamalıdır ki en güvenli, en kârlı ve sürdürülebilir tek yatırım insana yani kendimize yapacağımız yatırımdır.
Size daha iyi bir hizmet sunabilmek için gizlilik politikamız doğrultusunda çerezler kullanıyoruz. Çerezler hakkında daha fazla bilgiye çerez politikası sayfasından ulaşabilirsiniz.
Yorumlar (4)